Duru Dil Üzerine

Dili anlaşmak için kullanıyoruz. Anlatmak istediklerimiz var. Bunu ise ilk insanların yaptğı gibi elimizle, kolumuzla, burnumuzla gösterek değil, konuşarak anlatmak istiyoruz. Ne kadar duru, o kadar iyi:

"Ahmet, koş!"

Yoksa: "Sevgili arkadaşım Ahmet, epeyidir namüsait bir teşekkülde bulunduğunuzdan ifade etmede gayret gösterememle mütevellit, söyleyemedim ki, gerinizden zat-ı alinize sür'atle yaklaşmakta olan pitbull terrier cinsine aid bir kelp tehlike arz ediyor olup, şahsınıza ait basenleri derz etmede kes'in ve de kararlı bir görünüm arz ediyorlar, haliyle, elbet sorar iseniz, şahsınıza tavsiyem, derhal mevcut mevkinizden yol alarak tehlikeyi bertaraf etme çabası göstermeniz yönündedir efendim"... mi demeli?


Duru dil bir gereklilik.


Çeşitli günlük konuşma yazıları üzerindeki harf uzunluğu istatistiği 40-50 arası bir rakam gösteriyor. Yani ortalama tümce uzunluğu 45 harf. Ancak, iş akademik yazılara, haberlere, edebiyat monologlarına gelince bu ortalama yaklaşık iki katına çıkıyor. Sebeb: edebiyat yapmak!

Anlatmak istediklerimizi ne diye anlaşılmaz yazdığımızı sormayalım şimdilik. Ancak, anlaşılmak istiyorsak; diyeceğimizi çoğu kişi doğru anlasın istiyor isek olabildiğince duru konuşmalı ve yazmalıyız.

Elbette, arada bunu umarsamadığını, gerekirse kendi kendine konuşmak istediğini söyleyenler çıkacaktır. Ama zaten kendi kendine konuşanlara ne dendiğini hepimiz biliyoruz.


Duru bir dil ile yazıp konuşmak için şunları yapabiliriz:

- Tümceleri kısa tutmak. Türkçe için 10-15, İngilizce gibi bitişken olmayan diller için 20 sözcükten kısa tümceler yazmak yararlı.

- Ortak sözcükleri seçmek: 70-80 milyon kişinin konuştuğu Türkiye Türkçesi ile, 20-30 milyon kişinin konuştuğu Özbek Türkçesi ve 10-15 milyon kişinin konuştuğu Azeri Türkçesinde ortak kullanılan sözcükler var. Örneğin, 'plaj' veya 'sahil' demek yerine kumsal demek, 'fakat' 'lakin' 'ama' yerine 'ancak' demek yazdıklarımızın daha geniş kitlelerce ileride de anlaşılma oranını arttıracaktır. Ayrıca ortak sözcükler seçmek Türk dillerini de birbirine yakınlaştıracak, ileride politik bir baskı gücü oluşturacak bir birlik oluşturmada yararlı olacaktır.

- Sözcüklerin daha kısa olan biçimlerini yeğlemek: Türkçede 30.000 bin kadar kök, yaklaşık 150 kadar eki değişik sıralarla birden çok kez alabiliyor. Bir kısmı sözdizimsel (gramatik) açıdan doğru olmasa da Türkçe'de 100 milyondan daha çok bir sözcük biçimi oluşturabiliyor. Yeniden diyeyim: Yüz milyondan daha çok sözcük biçimi var Türk dillerinde. Bu büyük bir rakam. Türkçe'yi yeni öğrenenler veya Türkçe yazılardan anlamlı bilgi parçaları ayıklamaya çalışan programların iyiliği için daha duru konuşmalıyız. Eğer bir sözcüğü daha az ekle, daha duru yazabiliyorsak, hiç düşünmeden öyle yazmalıyız.

- Gereksiz sözcükleri elemek: Bu aslında Mark Twain'in sözü. "Bir tümceden bir sözcüğü atabileceğinizi düşünüyorsanız, daha fazla düşünmeden atın". Anlatmak istenileni ne kadar az sözcükle diyebilirsek o kadar iyi.

- Sözdizimi kurallarına uymak: Türkçe'de tümcenin yükünü, adı üstünde yüklem taşır. Yüklem ise tümce sonundadır. Sözlerin bu biçimdeki dizilimine uymak önemli. Çoğu yeni dil "Özne-Fiil-Tümleç" biçimini alırken, Türkçe, Sümerce, Korece, Japonca gibi eski diller "Özne-Tümleç-Fiil" biçimindedir. Bu yapıya uymak ve korumak, gene duru bir ifade için gerekli ve önemli. Yani: "kaç köpekten Ahmet" değil, "Ahmet köpekten kaç" demek doğru.

Bu arada, birileri Ahmet'e köpeklerden kaçmayı değil onları duru bir biçimde anlamayı da öğretmeli. Kimbilir, belki de o köpeğin tek derdi bir oyundu! :)



not: Bu yazının devamı ve daha derli toplu biçimi daha sonra http://diluzerine.wordpresss.com/ adresinde yer alacak.

İlker Fıçıcılar
25 Aralık 2009