Google Döner ya da Çevir Kazı Yanmasın
Google denen dev bir süredir Türkçe'den İngilizce'ye çeviri hizmeti veriyor. Türkçe'den diğer dillere de çeviri hizmeti sunuyor, ama bu hizmeti arkaplanda önce İngilizce'ye sonra da İngilizce'den seçilen diğer dile çevirerek veriyor. Dolayısıyla bu "tavşanın suyunun suyu" çeviriler için de kalite kıstasımız İngilizce yönüne olan çeviriler.
Google'ın çeviri kalitesini ölçmek için olabildiğince basit, kurallı, düzgün, oldukça kısa Türkçe tümceler seçtim. bu tümcelerden çok azı semantik zorluklar içeriyor. Deyimler, ikilemeler gibi. zaten onları ne kadar çevrilebileceklerini görmek için bıraktım. Bu arada seçtiğim örnek cümleler bir öykü dermesinden bilgisayar yoluyla ayıklandı, benzerliklerine göre sıralandı ve Google'a gönderilip çevirileriyle birlikte listelendi.
Evet, işte aşağıda keyifli bir google translate sınaması... Keyifle gülebilmemiz için. Listedeki gözdelerimi ise yazının sonuna aldım. İngilizce bilenler için kahkaha serbest:
bizimki de şans işte. -- ours de chance here.
yakup yeni evli daha. -- yakup newly married again.
öyle biri değilim yani. -- so i'm not one that is.
topal mopal değil yani. -- mopal not so lame.
burkay çevresine bakındı. -- burkay bakındı around.
aksi gibi, yine acelesi vardı. -- otherwise, as there was in a hurry again.
şimdikiyle bile çıkardı. -- even with the present was removed.
televizyonu bile açmazdı. -- television was even open.
doğmamıştım bile o zaman. -- t even born then.
geri döneceğiz o zaman. -- will come back then.
uyurken çok daha kolay. -- sleeping much easier.
sonrası çok daha kolay zaten. -- after much easier already.
çalıştıkça daha çok yem ister. -- as the work more like fodder.
bağırınca çirkinleşti. -- shouting became the ugly.
baskına gelmiş gibi. -- baskın like to.
sarstı geçti. -- sars has passed.
artık birçok şeyi, yapabiliriz. -- now many things, we can.
ne sanırlarsa sansınlar. -- what i think they should.
ne hali varsa görsündü. -- what if there is görsündü state.
yok, onu bu sabah gördü. -- no, i saw this morning.
benim yolum burada bitiyor. -- my road ends here, i am.
bize anlattıkları bunlar. -- they tell us that.
içime fenalıklar geldi. -- evil came to me.
ortak tanıdıklar çıktı. -- partners output acquaintances.
insanlığımızdan çıktık. -- we've come from our humanity.
yazlıkçılardan biri. -- one of yazlıkçı.
hatta abarttı biraz. -- was even slightly exaggerating.
hemen kapattı kitabı. -- immediately closed the book.
nereye gitti bilmem. -- where did he go to know.
şimdi başka şey bulmuşlar. -- they found other things now.
şimdi anlat desen anlatamam. -- now i can not explain patterns described.
almanya engel olmazmış. -- not interfere in germany.
ama umdukları gibi olmamış. -- but like they had hoped.
aşk mektupları vardı o zaman. -- love had a letter then.
öğrenciler şapka takardı o zaman. -- students would then wear a hat.
hastanede hastabakıcıydı o zaman. -- hastabakıcıydı in the hospital then.
onlar konuşurken duydum. -- i heard them talking.
cendere gibiydi, evet. -- cendere was like, yes.
sünnet yemekli içkili. -- circumcision dinner drink.
parayı ondan alacakmışım. -- was take the money from him.
korkulacak bir şey yoktu. -- there was nothing to be afraid.
ama adamda bir şey var. -- but there is something in man.
yine de bir şey var işte. -- however, one thing here.
yakup da bir şey bilmiyor. -- yakup not know a thing.
bak, orada hiç yalanı yok. -- look, there is not no lie.
keşke o da gidebilseydi. -- i wish he could go.
nasıl da düşüncelidir. -- how thoughtful is that.
hemen görünmedi onlara. -- them did not appear immediately.
öyle bir şey olmuş demek. -- it was one thing to say.
sormuş, öğrenmiş demek. -- asked, have learned to say.
tanışıklık o günden. -- acquaintance that day.
sıcakmış onu çarpan. -- multiplier it was hot.
yorganı kaldırıveriyor. -- quilt removed.
her an aldatabilirim onu. -- i can cheat him all the time.
her an cinayet işlenebilir. -- murder can be processed every minute.
çabucak halledilebilir. -- can be resolved quickly.
bana sezdirmeyecek sözde. -- write percipience alleged will.
böyle gitmeyecek bu işler. -- that such things will not go.
sözde yemeyecekti bu gece. -- supposedly would not eat tonight.
sonunu anımsamıyor ama. -- last not but remember.
hiçbirimiz tanımıyoruz daha. -- neither do not know more.
hiçbirinin yanıtını bilmiyorum. -- none of them do not know the answer.
çok cana yakın bir çocuk. -- a very personable guy.
iki yana açıldı kalabalık. -- two side opened crowd.
iki yıldan fazladır yatalak. -- is bedridden for more than two years.
orası da ayrı bir şehir oldu. -- it was also a separate city.
yıllardır bildiği şeyler. -- for years know things.
kızlardan biri gurbette. -- far out of the girl.
o yüzden geri dönmüştü. -- he had therefore come back.
durdu ve geri döndü. -- i stopped and turned away.
durdu, bir soluklandı. -- durdu, have a break.
herkes benim boyumdaydı. -- everyone i was in my size.
şimdi de aynı boydayız. -- now they are the same size.
devam mecburiyeti yok. -- continue no obligation.
vazgeçmeye hiç niyeti yoktu. -- had no intention to surrender.
çalışmak isterdi yoksa. -- if you do not have to work.
çocuklar evlendi gitti. -- married children are gone.
çocuk oyuncağı değildi. -- children's toys were not.
demek o ezberler de silinmiş. -- so it also deleted memorization.
o durumda gülümsenmez zaten. -- he is not smiling already.
bu kadar mızıldanmak yeter. -- enough so to mızıldan.
bu şartlarda doğum moğum olmaz. -- birth in these conditions is not mogu.
havalar soğumamıştı daha. -- weather was cool again.
çingeneler yuttular bu numarayı. -- this number of gypsies were swallowed.
çoluk çocuğa karışmıştır. -- wife and children were involved.
boyun damarları şişmiş. -- swollen neck vessels.
buluruz güzel bir isim. -- find a good name.
bilerek alçaltıyor sesini. -- consciousness is the sound of the downgrade.
artık ölümü ister oldum. -- now you have death.
takıntı haline getirdim. -- i was obsessed with.
rastlantı falan değildi bu. -- there was not a coincidence.
ingiltere, vize vermiyormuş. -- united kingdom, did not give a visa.
en iyi mevsimleri şimdi. -- the best of seasons now.
onunki de söylenir boyuna. -- also said his neck.
bir daha duymak istemiyor o sesi. -- one does not want to hear more of that sound.
bir iki, sinir oluyor insan. -- one, two, is that people nervous.
birlikte sahile gideceğiz. -- together we will go to the beach.
hiçbir şey eskisi gibi değil. -- nothing is as before.
sohbet ortada dönüyor yani. -- conversation turns the middle.
evet, mutlaka öyleydi. -- yes, absolutely it was.
evet, kurtarsınlar bizi. -- yes, let us recover.
lütfen kurtarın, lütfen. -- please save, please.
tek kaynağımız insan çünkü. -- because our only source people.
işte o zaman dayanamadım. -- so i could not stand.
başkasıyla yatacağım. -- i'll sleep with anyone else.
daha fazla yazamayacağım. -- can not write more.
yok daha fazla dayanamayacağım. -- can not stand no more.
yoksa açlıktan öleceğiz. -- or we'll die of hunger.
kimi uzak, kimi yakın. -- some distant, sometimes close.
hem de yakında, çok yakında. -- and soon, very soon.
çünkü eve kapadı kendini. -- because the house itself was closed.
bu iyice anlaşıldı artık. -- this was well understood now.
ölüme bile razıyım artık. -- i am even willing to die now.
kendisini hatırlattı bana. -- he reminded me.
kendini fil sanan bir sinek. -- i fly a bishop himself.
türkçe bilenler var gemide. -- turkish speaking people there on the ship.
çorba ve biftek yemişler. -- soup and steak are eaten.
bitti, tükendi yata yata. -- done, has run on yacht yacht.
ne zaman gitse adam orada. -- but when men go there.
ecnebi turistlerden birinde. -- in one of the alien tourists.
erkek öğrencilerde bir ciddiyet. -- the seriousness of male students.
anlamsız bir şeyler geveliyor. -- is a meaningless mumble something.
püfür püfür de esiyor. -- püfür de es püfür is.
böyle düşününce ürperdi. -- stood to think so.
konuşamazlardı ki heyecandan. -- not talk of that excitement.
insan insanı kahvede bulur. -- people will find people in coffee.
ben bu dünyanın malı değilim. -- i am not of this world's goods.
yeni bir dünya kurmayı başardım. -- i've been able to establish a new world.
hiçbir koca kabul etmez bunu. -- no husband will not accept it.
adam resmen manyak etti beni. -- adam was officially freak me.
ama çürümeye devam etti kafa. -- but continued to molder head.
en küçük metal para kadardı. -- the small metal money was it.
dün çok hızlı yaşandı. -- yesterday has been very fast.
öyle kaçak maçak değilmiş. -- it was not a runaway game.
demek her gece kahveye çıkar o. -- so out of coffee every night o.
bizim kahve gece de açıktır. -- our coffee is open at night.
duran hayvana atmak ayıptır. -- duran put in animals is not done.
yok, yatakta da bağırır. -- no, it screams in bed.
gene kızıp köpürerek ama. -- gene girl, but by the foam.
bize ne olursa ona da olacak. -- what happens to us if it will be.
işte ne oluyorsa o sırada oluyor. -- here is what is going on at that time.
bir de tembelleşti, o kadar olur. -- i also became lazy, he would be.
bir güzel, bir serin, o kadar olur. -- a beautiful, a cool, he would be.
mahmut yapılı bir adammış. -- mahmut is a man-made.
bir abisi vardı, öldü. -- he had a brother, died.
ne olur, yarın çabuk olsun. -- what happens tomorrow is quick.
ne olacaksa bir an önce olsun. -- what will happen if a moment before it.
allah bin kere razı olsun. -- allah razı olsun thousand times.
merak eder gibi bir hali yoktu. -- you did not have a state of worry.
merak edip ilgileneceğini sanıyordu. -- i was wondering whether to deal with.
tarlaya gidip gelmelerini o sağlıyor. -- go to the field and he gives it.
tarladan yükleyip getirmeye değmiyor. -- not worth the download and field.
oğlansan da kızsan da dayan. -- the boy or girl if you stand too.
o zamandan aklımda yer etmiş. -- he had time in my mind.
tereyağından kıl çeker gibi. -- swimmingly.
terörist midir, nedir diye. -- terrorists are, what they are.
evlerin içi, dışına döner. -- inside of the house, off the rotary.
öteki biber, domates istedi. -- other peppers, tomatoes asked.
öyle bildi, öyle öğrendi o. -- it was known, it was learned o.
yarın akşam yeni bir yıla gireceğiz. -- tomorrow evening we will enter into a new year.
yarın hayatımda ilk kez gemiye bineceğim. -- tomorrow i will ship the first time in my life.
hayatımda ilk kez otelde kalıyorum. -- the first time in my life, i would stay at the hotel.
çalışan ekmeğini taştan çıkarır. -- remove the bread from the stone work.
saçmaydı bu, anlamsızdı. -- that was dumb, was meaningless.
necmi de onun kocası işte. -- necmi husband his job.
gece de oturulmaz içerlerde. -- uninhabitable night in a huff.
bu uğultuya teslim olmamalıyım. -- this should not be delivered to howl.
zehra veda edip ayrıldı. -- zehra farewell and left.
çok zaman geçti üstünden. -- too much time has passed over.
kışlatmamak lazım üstüne. -- on the need may barracks.
kırılmış, parçalanmıştı. -- is broken, the tracks were.
bir de şimdiki hallerine bak. -- we also look at the current case.
biz dediğim de işte, mahallenin esnafı. -- we want the neighborhood of the trades.
ben şaşkına dönmüş durumdayım. -- i am bewildered state.
şimdi değil, ileriki yaşlarda. -- not now, later in life.
şişlik de değil, yumuşaklık. -- is not a lump, softness.
köyleri boşaltılmış bunların. -- their villages have been emptied.
gözyaşlarına boğuldum bugün. -- i was drowning in tears today.
kararlılıkla kalktı yerinden. -- tried to resolve over.
örgü ipini boynundan çıkardı. -- braiding was removed from the neck rope.
tam 250 tane yüzük toplanmış. -- tam 250 tane rings were collected.
bir gün yaylaya çıkıyorlarmış. -- plateau were out one day.
her gün olanlardan sandı olanı. -- every day i think that would be one.
her gün olmasa bile gün aşırı geliyor. -- every day, even every other day is coming.
bu arada laf da lafı açıyor tabii. -- in the meantime, the laf laf is open of course.
şu anda ne kadar da sakin ortalık. -- how much is currently among the residents.
sabaha kadar başka ses olmaz. -- not sound until the other morning.
hakikaten kafayı üşütmüş olmalı. -- indeed, should be out of bananas.
kamyon şoförüymüş kocası. -- truck driver was her husband.
sert konuştun müşteriyle. -- hard to talk to customers.
onlar bilirler ve söylerlerdi. -- they would know and say it.
inan olsun kimseler söylemedi. -- believe you never told anyone.
gözdelerim:
içime fenalıklar geldi. -- evil came to me.
sıcakmış onu çarpan. -- multiplier it was hot.
insanlığımızdan çıktık. -- we've come from our humanity.
ne hali varsa görsündü. -- what if there is görsündü state.
sünnet yemekli içkili. -- circumcision dinner drink.
ortak tanıdıklar çıktı. -- partners output acquaintances.
topal mopal değil yani. -- mopal not so lame.
ne sanırlarsa sansınlar. -- what i think they should.
çingeneler yuttular bu numarayı. -- this number of gypsies were swallowed.
almanya engel olmazmış. -- not interfere in germany.
bitti, tükendi yata yata. -- done, has run on yacht yacht.
gene kızıp köpürerek ama. -- gene girl, but by the foam.
evlerin içi, dışına döner. -- inside of the house, off the rotary.
mahmut yapılı bir adammış. -- mahmut is a man-made.
İlker Fıçıcılar
4 Temmuz 2009
Google denen dev bir süredir Türkçe'den İngilizce'ye çeviri hizmeti veriyor. Türkçe'den diğer dillere de çeviri hizmeti sunuyor, ama bu hizmeti arkaplanda önce İngilizce'ye sonra da İngilizce'den seçilen diğer dile çevirerek veriyor. Dolayısıyla bu "tavşanın suyunun suyu" çeviriler için de kalite kıstasımız İngilizce yönüne olan çeviriler.
Google'ın çeviri kalitesini ölçmek için olabildiğince basit, kurallı, düzgün, oldukça kısa Türkçe tümceler seçtim. bu tümcelerden çok azı semantik zorluklar içeriyor. Deyimler, ikilemeler gibi. zaten onları ne kadar çevrilebileceklerini görmek için bıraktım. Bu arada seçtiğim örnek cümleler bir öykü dermesinden bilgisayar yoluyla ayıklandı, benzerliklerine göre sıralandı ve Google'a gönderilip çevirileriyle birlikte listelendi.
Evet, işte aşağıda keyifli bir google translate sınaması... Keyifle gülebilmemiz için. Listedeki gözdelerimi ise yazının sonuna aldım. İngilizce bilenler için kahkaha serbest:
bizimki de şans işte. -- ours de chance here.
yakup yeni evli daha. -- yakup newly married again.
öyle biri değilim yani. -- so i'm not one that is.
topal mopal değil yani. -- mopal not so lame.
burkay çevresine bakındı. -- burkay bakındı around.
aksi gibi, yine acelesi vardı. -- otherwise, as there was in a hurry again.
şimdikiyle bile çıkardı. -- even with the present was removed.
televizyonu bile açmazdı. -- television was even open.
doğmamıştım bile o zaman. -- t even born then.
geri döneceğiz o zaman. -- will come back then.
uyurken çok daha kolay. -- sleeping much easier.
sonrası çok daha kolay zaten. -- after much easier already.
çalıştıkça daha çok yem ister. -- as the work more like fodder.
bağırınca çirkinleşti. -- shouting became the ugly.
baskına gelmiş gibi. -- baskın like to.
sarstı geçti. -- sars has passed.
artık birçok şeyi, yapabiliriz. -- now many things, we can.
ne sanırlarsa sansınlar. -- what i think they should.
ne hali varsa görsündü. -- what if there is görsündü state.
yok, onu bu sabah gördü. -- no, i saw this morning.
benim yolum burada bitiyor. -- my road ends here, i am.
bize anlattıkları bunlar. -- they tell us that.
içime fenalıklar geldi. -- evil came to me.
ortak tanıdıklar çıktı. -- partners output acquaintances.
insanlığımızdan çıktık. -- we've come from our humanity.
yazlıkçılardan biri. -- one of yazlıkçı.
hatta abarttı biraz. -- was even slightly exaggerating.
hemen kapattı kitabı. -- immediately closed the book.
nereye gitti bilmem. -- where did he go to know.
şimdi başka şey bulmuşlar. -- they found other things now.
şimdi anlat desen anlatamam. -- now i can not explain patterns described.
almanya engel olmazmış. -- not interfere in germany.
ama umdukları gibi olmamış. -- but like they had hoped.
aşk mektupları vardı o zaman. -- love had a letter then.
öğrenciler şapka takardı o zaman. -- students would then wear a hat.
hastanede hastabakıcıydı o zaman. -- hastabakıcıydı in the hospital then.
onlar konuşurken duydum. -- i heard them talking.
cendere gibiydi, evet. -- cendere was like, yes.
sünnet yemekli içkili. -- circumcision dinner drink.
parayı ondan alacakmışım. -- was take the money from him.
korkulacak bir şey yoktu. -- there was nothing to be afraid.
ama adamda bir şey var. -- but there is something in man.
yine de bir şey var işte. -- however, one thing here.
yakup da bir şey bilmiyor. -- yakup not know a thing.
bak, orada hiç yalanı yok. -- look, there is not no lie.
keşke o da gidebilseydi. -- i wish he could go.
nasıl da düşüncelidir. -- how thoughtful is that.
hemen görünmedi onlara. -- them did not appear immediately.
öyle bir şey olmuş demek. -- it was one thing to say.
sormuş, öğrenmiş demek. -- asked, have learned to say.
tanışıklık o günden. -- acquaintance that day.
sıcakmış onu çarpan. -- multiplier it was hot.
yorganı kaldırıveriyor. -- quilt removed.
her an aldatabilirim onu. -- i can cheat him all the time.
her an cinayet işlenebilir. -- murder can be processed every minute.
çabucak halledilebilir. -- can be resolved quickly.
bana sezdirmeyecek sözde. -- write percipience alleged will.
böyle gitmeyecek bu işler. -- that such things will not go.
sözde yemeyecekti bu gece. -- supposedly would not eat tonight.
sonunu anımsamıyor ama. -- last not but remember.
hiçbirimiz tanımıyoruz daha. -- neither do not know more.
hiçbirinin yanıtını bilmiyorum. -- none of them do not know the answer.
çok cana yakın bir çocuk. -- a very personable guy.
iki yana açıldı kalabalık. -- two side opened crowd.
iki yıldan fazladır yatalak. -- is bedridden for more than two years.
orası da ayrı bir şehir oldu. -- it was also a separate city.
yıllardır bildiği şeyler. -- for years know things.
kızlardan biri gurbette. -- far out of the girl.
o yüzden geri dönmüştü. -- he had therefore come back.
durdu ve geri döndü. -- i stopped and turned away.
durdu, bir soluklandı. -- durdu, have a break.
herkes benim boyumdaydı. -- everyone i was in my size.
şimdi de aynı boydayız. -- now they are the same size.
devam mecburiyeti yok. -- continue no obligation.
vazgeçmeye hiç niyeti yoktu. -- had no intention to surrender.
çalışmak isterdi yoksa. -- if you do not have to work.
çocuklar evlendi gitti. -- married children are gone.
çocuk oyuncağı değildi. -- children's toys were not.
demek o ezberler de silinmiş. -- so it also deleted memorization.
o durumda gülümsenmez zaten. -- he is not smiling already.
bu kadar mızıldanmak yeter. -- enough so to mızıldan.
bu şartlarda doğum moğum olmaz. -- birth in these conditions is not mogu.
havalar soğumamıştı daha. -- weather was cool again.
çingeneler yuttular bu numarayı. -- this number of gypsies were swallowed.
çoluk çocuğa karışmıştır. -- wife and children were involved.
boyun damarları şişmiş. -- swollen neck vessels.
buluruz güzel bir isim. -- find a good name.
bilerek alçaltıyor sesini. -- consciousness is the sound of the downgrade.
artık ölümü ister oldum. -- now you have death.
takıntı haline getirdim. -- i was obsessed with.
rastlantı falan değildi bu. -- there was not a coincidence.
ingiltere, vize vermiyormuş. -- united kingdom, did not give a visa.
en iyi mevsimleri şimdi. -- the best of seasons now.
onunki de söylenir boyuna. -- also said his neck.
bir daha duymak istemiyor o sesi. -- one does not want to hear more of that sound.
bir iki, sinir oluyor insan. -- one, two, is that people nervous.
birlikte sahile gideceğiz. -- together we will go to the beach.
hiçbir şey eskisi gibi değil. -- nothing is as before.
sohbet ortada dönüyor yani. -- conversation turns the middle.
evet, mutlaka öyleydi. -- yes, absolutely it was.
evet, kurtarsınlar bizi. -- yes, let us recover.
lütfen kurtarın, lütfen. -- please save, please.
tek kaynağımız insan çünkü. -- because our only source people.
işte o zaman dayanamadım. -- so i could not stand.
başkasıyla yatacağım. -- i'll sleep with anyone else.
daha fazla yazamayacağım. -- can not write more.
yok daha fazla dayanamayacağım. -- can not stand no more.
yoksa açlıktan öleceğiz. -- or we'll die of hunger.
kimi uzak, kimi yakın. -- some distant, sometimes close.
hem de yakında, çok yakında. -- and soon, very soon.
çünkü eve kapadı kendini. -- because the house itself was closed.
bu iyice anlaşıldı artık. -- this was well understood now.
ölüme bile razıyım artık. -- i am even willing to die now.
kendisini hatırlattı bana. -- he reminded me.
kendini fil sanan bir sinek. -- i fly a bishop himself.
türkçe bilenler var gemide. -- turkish speaking people there on the ship.
çorba ve biftek yemişler. -- soup and steak are eaten.
bitti, tükendi yata yata. -- done, has run on yacht yacht.
ne zaman gitse adam orada. -- but when men go there.
ecnebi turistlerden birinde. -- in one of the alien tourists.
erkek öğrencilerde bir ciddiyet. -- the seriousness of male students.
anlamsız bir şeyler geveliyor. -- is a meaningless mumble something.
püfür püfür de esiyor. -- püfür de es püfür is.
böyle düşününce ürperdi. -- stood to think so.
konuşamazlardı ki heyecandan. -- not talk of that excitement.
insan insanı kahvede bulur. -- people will find people in coffee.
ben bu dünyanın malı değilim. -- i am not of this world's goods.
yeni bir dünya kurmayı başardım. -- i've been able to establish a new world.
hiçbir koca kabul etmez bunu. -- no husband will not accept it.
adam resmen manyak etti beni. -- adam was officially freak me.
ama çürümeye devam etti kafa. -- but continued to molder head.
en küçük metal para kadardı. -- the small metal money was it.
dün çok hızlı yaşandı. -- yesterday has been very fast.
öyle kaçak maçak değilmiş. -- it was not a runaway game.
demek her gece kahveye çıkar o. -- so out of coffee every night o.
bizim kahve gece de açıktır. -- our coffee is open at night.
duran hayvana atmak ayıptır. -- duran put in animals is not done.
yok, yatakta da bağırır. -- no, it screams in bed.
gene kızıp köpürerek ama. -- gene girl, but by the foam.
bize ne olursa ona da olacak. -- what happens to us if it will be.
işte ne oluyorsa o sırada oluyor. -- here is what is going on at that time.
bir de tembelleşti, o kadar olur. -- i also became lazy, he would be.
bir güzel, bir serin, o kadar olur. -- a beautiful, a cool, he would be.
mahmut yapılı bir adammış. -- mahmut is a man-made.
bir abisi vardı, öldü. -- he had a brother, died.
ne olur, yarın çabuk olsun. -- what happens tomorrow is quick.
ne olacaksa bir an önce olsun. -- what will happen if a moment before it.
allah bin kere razı olsun. -- allah razı olsun thousand times.
merak eder gibi bir hali yoktu. -- you did not have a state of worry.
merak edip ilgileneceğini sanıyordu. -- i was wondering whether to deal with.
tarlaya gidip gelmelerini o sağlıyor. -- go to the field and he gives it.
tarladan yükleyip getirmeye değmiyor. -- not worth the download and field.
oğlansan da kızsan da dayan. -- the boy or girl if you stand too.
o zamandan aklımda yer etmiş. -- he had time in my mind.
tereyağından kıl çeker gibi. -- swimmingly.
terörist midir, nedir diye. -- terrorists are, what they are.
evlerin içi, dışına döner. -- inside of the house, off the rotary.
öteki biber, domates istedi. -- other peppers, tomatoes asked.
öyle bildi, öyle öğrendi o. -- it was known, it was learned o.
yarın akşam yeni bir yıla gireceğiz. -- tomorrow evening we will enter into a new year.
yarın hayatımda ilk kez gemiye bineceğim. -- tomorrow i will ship the first time in my life.
hayatımda ilk kez otelde kalıyorum. -- the first time in my life, i would stay at the hotel.
çalışan ekmeğini taştan çıkarır. -- remove the bread from the stone work.
saçmaydı bu, anlamsızdı. -- that was dumb, was meaningless.
necmi de onun kocası işte. -- necmi husband his job.
gece de oturulmaz içerlerde. -- uninhabitable night in a huff.
bu uğultuya teslim olmamalıyım. -- this should not be delivered to howl.
zehra veda edip ayrıldı. -- zehra farewell and left.
çok zaman geçti üstünden. -- too much time has passed over.
kışlatmamak lazım üstüne. -- on the need may barracks.
kırılmış, parçalanmıştı. -- is broken, the tracks were.
bir de şimdiki hallerine bak. -- we also look at the current case.
biz dediğim de işte, mahallenin esnafı. -- we want the neighborhood of the trades.
ben şaşkına dönmüş durumdayım. -- i am bewildered state.
şimdi değil, ileriki yaşlarda. -- not now, later in life.
şişlik de değil, yumuşaklık. -- is not a lump, softness.
köyleri boşaltılmış bunların. -- their villages have been emptied.
gözyaşlarına boğuldum bugün. -- i was drowning in tears today.
kararlılıkla kalktı yerinden. -- tried to resolve over.
örgü ipini boynundan çıkardı. -- braiding was removed from the neck rope.
tam 250 tane yüzük toplanmış. -- tam 250 tane rings were collected.
bir gün yaylaya çıkıyorlarmış. -- plateau were out one day.
her gün olanlardan sandı olanı. -- every day i think that would be one.
her gün olmasa bile gün aşırı geliyor. -- every day, even every other day is coming.
bu arada laf da lafı açıyor tabii. -- in the meantime, the laf laf is open of course.
şu anda ne kadar da sakin ortalık. -- how much is currently among the residents.
sabaha kadar başka ses olmaz. -- not sound until the other morning.
hakikaten kafayı üşütmüş olmalı. -- indeed, should be out of bananas.
kamyon şoförüymüş kocası. -- truck driver was her husband.
sert konuştun müşteriyle. -- hard to talk to customers.
onlar bilirler ve söylerlerdi. -- they would know and say it.
inan olsun kimseler söylemedi. -- believe you never told anyone.
gözdelerim:
içime fenalıklar geldi. -- evil came to me.
sıcakmış onu çarpan. -- multiplier it was hot.
insanlığımızdan çıktık. -- we've come from our humanity.
ne hali varsa görsündü. -- what if there is görsündü state.
sünnet yemekli içkili. -- circumcision dinner drink.
ortak tanıdıklar çıktı. -- partners output acquaintances.
topal mopal değil yani. -- mopal not so lame.
ne sanırlarsa sansınlar. -- what i think they should.
çingeneler yuttular bu numarayı. -- this number of gypsies were swallowed.
almanya engel olmazmış. -- not interfere in germany.
bitti, tükendi yata yata. -- done, has run on yacht yacht.
gene kızıp köpürerek ama. -- gene girl, but by the foam.
evlerin içi, dışına döner. -- inside of the house, off the rotary.
mahmut yapılı bir adammış. -- mahmut is a man-made.
İlker Fıçıcılar
4 Temmuz 2009