Korkmayın okuyun: Fizikle başlıyor ama hayatımızı anlatıyor bildiğimiz sözcüklerle, ki hayatlarımızın başı da sonu da fizik:
Bir Karadeliğin etrafından geçen bir ışığın kara delikten artık kaçamadığı noktaya olay ufku, ve bir yıldızın bir karadeliğe dönüştüğü yarıçapa da Schwarzschild Radius, Schwarzschild Yarıçapı denir. Rs = 2Gm/c^2 ile hesaplanır. Burada G evrensel kütleçekim sabiti, c de ışık hızı, m de yıldızın kütlesi.
Neşeli neşeli milyarlarca yıldır ışıyan bir yıldızın, bir güneşin eğer bir gün omzundaki yükü, ağırlığı, kütlesi, hayatın ağırlığı artar da ilgili kritik kütleye ulaşırsa, o pırıl pırıl yıldız birden can alan, içi dışı bir, ama kapkara bir kara deliğe dönüşür.
Öyle bir yüktür ki, öyle bir hüzündür ki taşıdığı o yıldızın, kütlesi öyle artmıştır, ve kendi kendisini öyle ezmektedir ve tek bir nokta kadar ufalmaya çalışmıştır ki o ağırlığın hüznüyle, evrende artık bir kara deliğe dönüşmüştür o yıldız.
O yıldız. Milyarlarca yıldır ışıyan o yıldız, artık çevresine yaklaşan en ufak ışığa bile yaşam şansı tanımamakta, ışığı bile yutmaktadır. O yüzden karadır. O yüzden deliktir... Öylesine büyük bir ağırlıktır ki, kendi üstüne çökmüştür, kendi kendisini yemekte, hatta kendisine ne oldu diye bakanların el fenerlerini dahi içine çekmektedir. Yükü öylesine ağırdır, öylesine ağırlaşmıştır ki kendi kendini ebediyete dek yutan bir noktaya, adeta bir deliğe dönüşmüştür. Bir kara deliğe. Evrende devasa bir elektrik süpürgesine...
Milyarlarca yıldır hayat veren o yıldız, çevresine yaklaşan her kütleyi, kendisini merak eden her ışığı emer yutar yokeder olmuştur şimdi. Karadır. Dipsiz bir kuyudur.
Varlığını doğrudan fark edemezsiniz. Sadece kurbanlarının X ışını şeklinde yaydığı çığlıklarından anlarsınız orada olduğunu. Olay ufkudur çığlıkların geldiği yer. Işığın kara deliğe düşmekle düşmemek arasında karar vermeye çalıştığı noktadır. Çığlık noktasıdır. Acıdır. Son soğukluktur. Ötesi uzay soğukluğu, berisi cehennemden bile daha sıcak kara deliğin sıcaklığı. Can veren değil can alan. Milyarlarca yıldır verdiğini geri alan. Sadece yükü bir gıdım daha arttığı için, yıldızken bir anda ne olduğunu anlamadan kara deliğe dönüştüğü için...
Karaçocuğun yarıçapıdır işte çığlık çığlığa yaşamların araf'ta olduğu nokta. Yoktu o nokta. Merkür vardı belki o noktada, ateş vardı; belki dünya vardı, su ve hayat vardı; belki de venüs vardı, aşk vardı... Ama olay ufkunda artık sadece ölümle kalım var...
Bir yıldız için en acı sondur. Doğası gereği çağlar çağı hayat verirken, gene doğası sonucu çağlar çağı can almaya başlar.
İnsanlar için de bu böyle, her insan aslında bir yıldızdır. Işır. En kötüsü de en iyisi de ışır. Ta ki doğası gereği taşıyamayacağı bir yüke ulaşıncaya dek. O noktadan sonra işte ne bir insan, ne de bir yıldız artık ışıyamaz olur.
Yine de durum ümitsiz değil. Her yıldız adeta kara bir delik olmamak için kendilerini yakar tüketir, kendilerinde ne varsa dışa verir. Bilirler ki her kendilerinde kalan, her üstlerinde kalan ağırlık onların sonu. Yanar ışır verir yaşatır o yüzden yıldızlar, ne kendi üstlerine çökmek, ne de en yakınındakileri olay ufuklarında, araf'ta tutmamak için...
İlker Fıçıcılar
6 Mart 2010